Japon düşünür Masumi Toyotome; “Three Kinds of Love” adlı  kitabında sevgi ve sevginin şekilleri üzerinde düşündüklerini yazmış, herkesle  paylaşmış.
 “Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir” diye başlıyor  Toyotome. Herkes sevilmek ister.  “Ama sevgi nedir, nerede bulunur,  biliyor muyuz?” diye sorduktan sonra başlıyor  anlatmaya…
“Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir” diye başlıyor  Toyotome. Herkes sevilmek ister.  “Ama sevgi nedir, nerede bulunur,  biliyor muyuz?” diye sorduktan sonra başlıyor  anlatmaya…Ona göre,  dünyada üç tür sevgi vardır. 
Bunlar; Eğer, Çünkü ve Rağmen sevgi  türleridir.
Birincinin adi “Eğer” türü sevgi. Belli beklentileri karşılarsak bize  verilecek sevgidir diyor yazar…Örnekler  veriyor: 
Eğer başarılı ve önemli kişi olursan, seni  severim.
Eğer eş  olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim. 
Toyotome “En çok rastlanan sevgi türü budur” diyor. Bir şarta  bağlı sevgi... 
Karşılık bekleyen sevgi... “Sevenin, istediği bir şeyin sağlanması  karşılığı olarak vaat edilen bir sevgi türüdür bu” diyor  yazar...
“Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı bir  şey kazanmaktır.” Yazara göre evliliklerin çoğu “Eğer” türü sevgi üzerine  kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine  değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne âşık oluyor ve  beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları  başlıyor. Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. En saf olması gereken anne baba  sevgisinde bile “Eğer” türüne rastlanıyor. “İnsanlar “Eğer” türü sevginin  üstünde bir sevgi arayışı içindeler aslında...”  diyor
İkincisi; “Çünkü” türü sevgi...
 Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor: “Bu tür sevgide kişi,  bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka  birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır.”
Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor: “Bu tür sevgide kişi,  bir şey olduğu, bir şeye sahip olduğu ya da bir şey yaptığı için sevilir. Başka  birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır.”  Örnek mi?.. 
“Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin ya da yakışıklısın”  
“Seni seviyorum. Çünkü popüler, zengin veya ünlüsün. ”  
“Seni  seviyorum. Çünkü beni arabanla romantik yerlere götürüyorsun"  
Yazar, Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih edileceğini  anlatıyor. Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır  bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden  sevilmemiz, hoş bir şeydir, egomuzu okşar.Ama derin düşünürseniz, bu türün,  “Eğer” türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi  de, yükler getirir insana. İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek  isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere  onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık  ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar.  Böylece yaşama sonsuz  sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer. 
“Bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?” diye soruyor,  Toyotome...
“Çünkü türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz” diyor.  
Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha  var...
Birincisi... “Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?”  korkusu... 
Tüm insanların iki yanı vardır. Biri dışa gösterdikleri...   Öteki yalnızca kendilerinin bildiği... “İnsanlar sandıkları kişi  olmadığımızı anlar ve bizi terk ederlerse” korkusu buradan  doğar.
İkincisi de... “Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni  sevmez olurlarsa...” endişesidir. 
Japonya'da bir temizleyicide çalışan dünya güzeli kızın yüzü patlayan  kazanla parçalanmış.Yüzü fena halde çirkinleşince, nişanlısı  nişanı bozup onu terk etmiş. Daha acısı aynı şehirde oturan  anne ve babası, hastaneye ziyarete bile gelmemişler artık çirkin olan kızlarını.  Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina edilmiş olduğundan  bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Kız birkaç ay sonra  kahrından ölmüş... Japon yazar “'Çünkü türü sevgi, kalıcılığı konusunda insani  hep kuşkuya düşürür” diyor... 
“Peki o  zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne?..” 
Ve işte sevgilerin en  gerçeği!..
“Üçüncü tür sevgi benim 'Rağmen' diye adlandırdığım türdür” diyor  yazar.
Bu üçüncü tür sevgide, insan “Bir şey olduğu için” değil, “Bir şey  olmasına rağmen” sevilir. 
Esmeralda,Qusimodo'yu dünyanın en çirkin,  en korkunç  kamburu olmasına"rağmen" sever.Asil, yakışıklı, zengin  delikanlı da Esmeralda'yı çingene olmasına "rağmen" sever.  Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir.  Bunlara 'rağmen' sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılaşması şartı  ile...
Burada insanin, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi  kazanması gerekmiyor.Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına  ya da kötü geçmişine “rağmen” olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle  çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi  sevilebiliyor.
Japon yazar “Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur” diyor.  “Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek,  giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha  önemlidir.”
Bunun böyle  olduğundan nasıl emin olabiliyor ?
Haklı olduğunu kanıtlamak için sizi bir teste davet  ediyor…
 “Şu soruma cevap verin” diyor. “Kalbinizin  derinliklerinde, dünyada kimsenin  size aldırmadığını ve hiç  kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez  miydiniz? Kendi kendinize 'Yaşamamın ne yararı var' diye sormaz  mıydınız?..”
Devam ediyor Toyotome.. “Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi  çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün...Dünya  birden bire başınızın üstüne çökmez miydi?. 
O an yaşam size anlamsız gelmez miydi?.” “Diyelim sıradan bir  yaşamınız var..
Günlük yaşıyorsunuz. Günün birinde gerçek, derin ve doyurucu bir  sevgi bulacağınızdan umudunuz olmasa, kalan hayatınızı nasıl yaşardınız?..” diye  soruyor ve yanıtlıyor: “Böyleleri iyice umutsuzluğa kapılıp , dağıtıp yaşayan  ölü haline  geliyorlar.”
Toyotome, iddialı savunuyor “Rağmen” sevgiyi…  
“Bugün  yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni 'Rağmen' türü sevgiyi şu anda yaşamanız ya  da bir gün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır.” 
“Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak bu sevgiyi bulmak  zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var. Kimsede başkasına verecek fazlası yok”  diye açıklıyor ve anlatıyor...  
Yakınımızda  olan birinin bu sevgiyi bize vermesini bekleriz. Ama o da aynı şeyi başkasından  beklemektedir.Herkes "Rağmen” sevgiyle sevilmek istiyor.Herkes kusurlarıyla  ,eksikleriyle,hatalarıyla olduğu gibi sevilmek istiyor ama iş sevmeye geldiği  zaman çok az kişi "Rağmen" sevgiyle seviyor.
Peki dünyada "Rağmen" sevgi ne kadar var? Yazara göre, açlığımızı  biraz bastıracak kadar.. Ve de yemek öncesi tadımlık gelen iştah açıcılar gibi..  Bu minnacık tadım, bizi daha müthiş bir sevgi açlığına tahrik ve teşvik ediyor.  Bu minnacık tadım sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlatıyor. Büyük bir hırsla  ana yemeğin gelmesini ve bizi doyurmasını bekliyoruz...  
Ve asıl çarpıcı cümle en sonda; “Dünyadaki en büyük kıtlık,  'Rağmen' türü sevginin yeterince olmayışıdır!..diyor ve soruyor :"Hayatınızda  “Rağmen” sevdiğiniz kaç kişi var?”
Koşulsuz sevgiyi, gerek öz, gerekse biçim bakımından en güzel dile  getiren Mevlana'ya  göre sevgisiz insan, kanatsız bir kuş gibidir. Sevgi; insanı  insan yapan, hırstan, kibirden, bencillikten kurtarabilen erdemdir. İç dünyamızı  ne kadar temizlersek, dış dünyada o kadar güzelleşir ve yaşamın amacı tüm  ışıltısı ile ortaya çıkar.
Not: Yazı ve resimler Mail gurubu aracılığı ile ulaşmış ve kaynak belirtilmemiştir. Kaynak bildirildiği takdirde yayınlanacaktır.
 


Yorumlar
Yorum Gönder