Miraç ve getirdikleri...

Bu günün miraç kandili olması nedeniyle şöyle bilgilerimi bi tazelemek istedim. Miraç nedir, nasıl gerçekleşmiştir, miraca çıktığında Peygamber Efendimiz (A.S) neler görmüş neler yaşamış bize ne hediyeler getirmiş. Ayet ve hadislerde bu konularda neler nakledilmiş hatırlamak istedim. bundan bir-kaç yıl önce bunların çoğunu hafızamdan anlatabilirdim belki ama o bilgilerin üzerine okadar çok şeyler gelmiş dünyaya dair ki, bulundukları yerden çıkarıp, tozlarını silkeleyip sayfaları çevirmeyi başaramadım bir türlü. Utandım kendimden. Bu kadar günlük hayata, işe-güce dalıp, böyle bilgileri dağarcığımın en kuytu köşelerine atmış olduğum için kızdım kendime. 

sen misin böyle yapan. Biraz araştır, uzun uzun oku, zamanını biraz da buna harca da aklın başına gelsin bakalım dedim. Ve bulduklarımı burada paylaşmak istedim. 
        
          Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır, görendir." (İsra, 17/1)
        
          Kâsımi (rh. a.) şöyle demiştir: "Bu âyet isrâ olayının kesin olduğuna delâlet etmektedir. Bu ise, Resulullah (s.a.s)'ın gece vakti Mescidi Aksa'ya kadar yürütülmesidir. Göklere yükseltilmesi olayına ise bu âyet delâlet etmemektedir. Ancak bazıları Necm suresinin ilk âyetlerini bu olaya delil saymaktadırlar."

          Yüce Allah, Necm suresinde şöyle buyuruyor: "Şimdi siz onun gördüğü üzerinde kendisiyle tartışıyor musunuz? Andolsun ki, o onu bir başka kez daha inişte gördü. Sidretu'l-Munteha'nın yanında. Barınma (Me'va) cenneti onun yanındadır. O zaman (o gördüğünde) Sidre'yi kaplayan kaplıyordu. Göz kaymadı ve (sınırı) aşmadı da. Andolsun ki o Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını gördü." (Necm, 53/12-18) Müfessirlerin bildirdiğine göre bu âyetlerde sözü edilen olay da mirac olayıdır.

       Allah Kelamı Kuran'ı kerim'de bu ayetlerle delillendirilen İsra ve Mirac hadiselerine Hadislerle açıklık getirilmiş:
.
       Enes ibnu Mâlik (r.a.)'ten rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Bana Burak getirildi. -Ki o eşekten büyük katırdan küçük, tırnağını gözünün görüş mesafesinin sonuna basan (yani o derece hızlı giden) bir hayvandır.  Ben ona bindim. Mescidi Aksa'ya geldim. Onu (bineği) peygamberlerin bineklerini bağladıkları halkaya bağladım. Sonra Mescid'e girdim ve orada iki rek'at namaz kıldım. Sonra çıktım. Cibril içinde şarap bulunan bir kapla, süt bulunan bir kap getirdi. Ben içinde süt olanı seçtim."  Bunun üzerine Cibril (a.s.) Peygamber (s.a.s.)'e: "Fıtrata uygun olanı seçtin" dedi.
         Resulullah (s.a.s) sonra sözüne şöyle devam etti:
"Sonra biz göğe yükseltildik. Cibril kapının açılmasını istedi. "Sen kimsin?" diye soruldu. "Cibril" dedi. "Beraberinde kim var?" denildi. "Muhammed" cevabını verdi. "Ona elçilik görevi verildi mi?" diye soruldu. "Ona elçilik görevi verildi" dedi. Bunun üzerine bize kapı açıldı.
Orada Adem (a.s.) ile karşılaştım. Beni kucakladı ve benim için hayır dua etti.

Sonra biz ikinci göğe yükseltildik. Orada iki teyze oğluyla, Meryem oğlu İsâ ve Zekeriya oğlu Yahya ile karşılaştım. Beni kucakladı ve benim için hayır dua ettiler.

Sonra üçüncü göğe yükseltildik.  Orada Yusuf ile karşılaştım. Gerçekten ona güzelliğin yarısı verilmişti. Beni kucakladı ve benim için hayır dua etti.
Sonra dördüncü göğe yükseltildik.  Orada İdris ile karşılaştım. Beni kucakladı ve benim için hayır dua etti. Yüce Allah da şöyle buyurmuştur: "Biz onu (İdris'i) yüce bir yere yükselttik." (Meryem, 19/57)
Sonra beşinci göğe yükseltildik. Orada Harun ile karşılaştım. Beni kucakladı ve benim için hayır dua etti.
Sonra altıncı göğe yükseltildik. Orada Musa ile karşılaştım. Beni kucakladı ve benim için hayır dua etti.
Sonra yedinci göğe yükseltildik.Orada İbrâhim ile karşılaştım. Sırtını Beyti Ma'mur'a dayamış bulunuyordu. Onun yanına her gün yetmiş bin melek giriyor ve bir daha da yanına dönmüyorlardı.

Sonra ben Sidretu'l-Muntehâ'ya götürüldüm. Onun (yani Sidretu'l-Muntehâ denilen ağacın) yaprakları tıpkı filin kulakları gibiydi. Meyveleri de tıpkı büyük testiler gibiydi. Allah'ın emri onu kuşatınca değişti. Allah'ın yaratıklarından hiç kimse onun güzelliğini anlatamaz.

Allah bana vahy ettiğini etti ve üzerime her gün ve gecede elli (vakit) namazı farz kıldı.
Musa (s.a.s.)'nın yanına indim. "Rabbin ümmetine neyi farz kıldı?" diye sordu. "Elli namaz" dedim. "Rabbine dön. Onu hafifletmesini iste. Senin ümmetin buna güç yetiremez. Ben İsrail oğullarını imtihan ettim ve denemeden geçirdim" dedi.
Bunun üzerine Rabbime döndüm ve: "Ey Rabbim! Ümmetime farz kıldığını hafiflet" dedim. Benim için beş vakiti kaldırdı.
Ardından tekrar Musa (a.s.)'nın yanına döndüm ve: "Benim için beş vakiti kaldırdı" dedim. O tekrar: "Senin ümmetin buna güç yetiremez. Rabbine dön. Onu hafifletmesini iste" dedi. Bu şekilde Rabbimle Musa (a.s.) arasında gidip gelmeye devam ettim. En sonunda (Yüce Allah) şöyle buyurdu: "Ey Muhammed! Bu (farz kılınan) her gün ve gecede beş (vakit) namazdır. Her namaz için beş katı (ecir) verilecek. Bu da elli namaz eder.

Kim bir iyilik yapmayı düşünür de yapamazsa onun için bir iyilik yazarım. Eğer yaparsa onun için on (iyilik) yazarım.

Kim bir kötülük düşünür de yapmazsa onun için bir şey yazılmaz. Eğer yaparsa o zaman sadece bir kötülük yazılır."

Sonra tekrar Musa (a.s.)'nın yanına döndüm ve durumu kendisine bildirdim. O yine: "Rabbine dön. Onu hafifletmesini iste" dedi." Ardından Resulullah (s.a.s) şöyle buyurdu: "Rabbime döndüm ancak kendisinden (böyle bir istekte bulunmaktan) utandım."

      İbnu'l-Kayyim şöyle demiştir:
"Sabah olunca Resulullah (s.a.s), olanları, Rabbinin büyük âyetlerinden gördüklerini kavmine anlattı. Bunun üzerine onlar kendisini daha çok yalanlamaya, daha çok eziyet etmeye ve daha fazla sıkıştırmaya başladılar. Kendilerine Mescidi Aksa'yı anlatmasını istediler. Allah da onun görüntüsünü karşısına getirdi ve açıktan görmeye başladı. Böylece Resulullah (s.a.s) onun üzerindeki işâretleri kendilerine haber vermeye başladı. Dolayısıyla onun bildirdiği hiçbir şeyi inkâr edemediler. İsrâ olayında gidiş ve dönüş esnasında karşılaştığı durumları, varış vaktini, o sırada gelen devenin durumunu kendilerine haber verdi. Gerçekten de olaylar aynen onun anlattığı gibi gerçekleşmişti. Ama bu durum sadece onların nefretlerini artırdı ve zâlimler küfürden başka bir şeyi kabul etmeye yanaşmadılar."

      İsrâ ve mirac olayı Yüce Allah'ın sevgili peygamberine bir mükâfatı ve ilâhi bir mucizesidir. Resulullah (s.a.s.) Mekke'de insanlara hakkı tebliğ etmesinden dolayı müşrikler tarafından çeşitli eziyetlere maruz bırakılmış, Ebu Tâlib Vadisi'nde ablukaya alınmış, üç yıl süren bu abluka dolayısıyla açlık ve mahrumiyet içinde kalmış, ardından amcası Ebu Tâlib'i, kısa süre sonra da değerli hanımı, mü'minlerin annesi Hz. Hatice (r.a.)'yı kaybetmiş ve birbiri ardından gelen bu olaylar dolayısıyla çok üzülmüştü. İşte bütün bu sıkıntılardan sonra dost dostunu mükâfatlandırdı ve onu kendi katına yükseltti. Onu kendisine yaklaştırdı. Üzerine, çektiği bütün sıkıntıları, içine düştüğü üzüntüleri, zorlukları ve yorgunlukları, hatta kendisine vahyedilenleri tebliğ ederken ve davetini yayarken karşılaşabileceği zorlukları unutturacak hoşnutluk hulleleri giydirdi.

      Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'in isrâ ve mirac gecesinde karşılaştığı manzaralar, gördüğü âyetler ve kendisine karşı yapılan muamele onun Allah katında ne büyük bir değere sahip olduğunu ortaya koydu. Bu itibarla isrâ ve mirac olayı çok değişik boyutları olan büyük bir mucizedir ve bu mucize peygamberler içinde sadece son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)'e özeldir.
  

Yorumlar